Dünyada olduğu gibi ülkemizde de
arıcılık önemli ekonomik kaynaklardan
birisidir. Bugüne kadar bildirilen 27 adet
bal arısı türü bu amaçla kullanılmaktadır.
Türkiye’de bölgelere göre Kuzeydoğu
Anadoluda Kafkas arısı, Güneydoğu
Anadoluda İran arısı, Orta Anadoluda
Anadolu arısı, Ege Kıyılarında Muğla arısı,
Hatay yöresinde Suriye arısı, Gökçeada
yöresinde
Gökçeada arısı, Düzce yöresinde
Yığılca arısı ve Trakya bölgesinde Karniyol
arısının varlığından bahsedilmektedir.
Genetik kaynak olarak ifade edeceğimiz
bu arı ırk ve/veya genotiplerinde bugüne
kadar üzerinde çok değerli bilgiler içeren
morfoloji, verim, genetik farklılık gibi çeşitli
araştırmalar yapılmıştır. Ancak sonuçlarının
bölgesel, belirli klonilere ait olduğu ve genel
olarak Ülkemiz populasyonunun hepsini
tanımladığı ve/veya ifade ettiği söylenemez.
Bununla beraber, arıcılıkla ilgili birçok
problemin çözümü bu genetik kaynakların
bilinçli bir şekilde kullanılmasıyla alakalıdır.
Son zamanlarda biyoteknolojik çalışmalarla
ortaya çıkan yeni gelişmeler diğer canlı
türlerinde yapılan çalışmalara paralel
olarak arıcılıkta da çok önemli gelişmelere
neden olmuştur. Arı ıslahında hastalıklara
dayanıklılık, verim gibi özelliklerle ifade
edilen genetik kaynaklar; çeşitli genleri
taşıdığı ve bunlardan istifade yoluyla da arı
hastalık ve zararlıları gibi arıcılığın büyük
problemlerine yeni çıkış yolları ortaya
konması yönünden önemli görülmektedir.
Ülkemizde şimdiye kadar, Türkiye genel
arı profilini ayrıntılı olarak ortaya koyan
bir çalışma bulunmamaktadır. Moleküler
teknikler bu çalışmaları yönlendirebilecek en
önemli araçlardan birisidir. Gen kaynaklarının
değerlendirilmesi açısından birçok moleküler
teknik bu amaçla kullanılmaktadır. En yaygın
kullanılan moleküler teknikler; mikrosatelit,
RFLP; mtDNA çalışmaları, AFLP ve
SNP dizilemedir. Ülkemizde yer alan arı
genomunun tam DNA dizilim haritasının
yapılarak gerekli biyoinformatik bilgilerin
elde edilmesi gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder